Akıl Oyunları
Akıl Oyunları Konusu
2001 yılında sinema severlerin beğenisine sunulan filmin yönetmeni Ron Howard ve başrollerinde Russel Crowe ve Ed Harris’i görüyoruz. Film nobel ödüllü matematik öğretmeni John Nash’ın dramatik hayat hikayesi çevresinde oluşmuş biyografik filmdir. Film aynı adı taşıyan bir kitaptan sinemaya uyarlanmıştır. Şizofren derecesinde matematik dehası olan Nash öğrencilik yıllarında matematik oyunları üzerinde büyük başarılar yakalamıştır.
Akademik kariyerine devam eden Nash öğrencilik yıllarından itibaren başladığı hayal görme hastalığına devam etmektedir. Mezun olduktan sonra paranoid şizofreni olur ancak bunun farkında henüz değildir. Yıllar geçmesine rağmen yaşadığı sorunların üstesinden gelmeyi başarmış ancak bir gün konferans sırasında tanıştığı bir psikiyatr onun hayatının değişmesine neden olacaktır. Psikiyatrin yapmış olduğu testlere bağlı olarak şizofreni hastası olduğu anlaşılır ve akıl hastanesine götürülür. Bu nedenle akademik kariyerinden uzaklaşmak zorunda kalmıştır. Bir süre sonra taburcu olması gerektiğine karar verilir. Ancak bir gün çocuğuna kasten zarar verdiği anlaşılınca eşi tekrar hastaneye gitmesi gerektiğine karar verir. Baskı altında hastaneye gider ancak hastalığını kesinlikle kabul etmemektedir.
Nash kızının hiç büyümediğini farkeder, buna bağlı olarak yaşadığının hayal mi gerçek mi olduğu kuşkusu gittikçe hastalığına inanmasını sağlar. Bir süre sonra bu çıkmazla mücadele etmeyi bırakıp gördüğü hayallerin içinde yaşamaya devam eder. Nash’ın hastanede gördüğü tedavi yöntemleri işe yaramamıştır. Ancak eşinin ve akademisyen arkadaşlarının desteği ona biraz olsun iyi gelmiştir. Bu destek sonucu hayata yeniden başlamaya karar verir ve şizofreni durumunu yine kendi aklını kullanarak kontrol etmeye karar verir. Bu konuda başarı sağladıktan sonra akademik hayatına tekrar geri dönmüş öğretmenlik hayatına hız kesmeden devam etmiştir.
Mücadelesi sonucu ilk başlarda gördüğü hayallerle birlikte yaşamak zorundalığından kurtulmuştur. Bu başarı sayesinde hayatını daha verimli bir şekilde geçirmeye çalışmış ve ömrünün geri kalanını bilime adayacağına karar vermiştir. Kendi akıl hastalığını yine kendi akıl gücüyle yenmeyi başarması ve bu yaşadıklarının sonucunda kendini bilime adayarak üniversitede ders vermesi aynı zamanda hastalığının teşhisi konulmadan önce yaptığı buluşlar sayesinde adından söz ettirmesi kendisine Nobel Ödülü almasını sağlamıştır.
Henüz inceleme yok.