The Humans

Karam, Blake ailesini kurmak için ekmek kırıntıları bırakıyor ve Richard’ı açıklama yapmak için kolay bir bahane olarak kullanıyor, çünkü o müstakbel yeni üye ve birden fazla yönden bir yabancı (Koreli-Amerikalı ve görünüşe göre tüm Blake’lerden daha entelektüel ve içe dönük) Brigid için). Blake ailesi Scranton’dan geliyor ve çok sağcı bir Katolik kilisesine bağlı görünüyor. Tekerlekli sandalyede olan ve bunama hastası olan Büyükanne Momo, dindar ve bir zamanlar müthiş bir cemaat demirbaşıydı. Deidre, aydınlanmış gibi davranma konusunda kötü bir iş çıkarsa da, annesinin gerici kültürel tutumlarından bazılarını özümsemiş görünüyor. Bir lezbiyen olan Aimee hakkında pasif-agresif olduğu için daha az incitici olmayan açıklamalar yapmaya devam ediyor. Ayrıca ne zaman bir lezbiyenle ilgili kötü bir haber olsa Aimee’ye mesaj atıyor; en son, bir aile dostunun intihar ederek ölen kızının hikayesi.

Brigid, ailenin ayak bastığı yeri terk edip üniversite için New York’a yerleştiği için üzülür. Blake’in ebeveynlerinin Brigid’in sorumlu olması ve parti hostesliğini oynaması gereken günde Brigid’le etkileşim biçimlerinde kalıcı bir reddedilme duygusu var. Her iki ebeveyn de, bu evlat edinen New Yorklu için muhteşem ve muazzam görünen daireyle alay ediyor ve küçültüyor (gerçi Scranton’dan bir ev sahibiyseniz kötü görünüyor sanırım?). Erik, Brigid’i bir devlet okulu yerine mali açıdan tüketen özel bir üniversiteyi seçtiği için yumrukluyor ve Richard ile Blakes arasındaki bazı etkileşimlerde, ne kadar kabul etmeye çalışırlarsa çalışsınlar, beyaz, orta sınıf bir rahatsızlık alt metni var. Ve eski bir Scranton okul hademesi olan Erik’in utanç verici bir sırrın üzerinde oturduğu en başından beri açıktır.